Moda akımları her dönemde “hayati” bir etkiye sahip olmaya devam ediyor. Tarih boyunca son trendleri takip etmek uğruna insanlar hayatlarını kaybetme riskini bile göze almışlar. Tarihteki ölümcül 4 moda akımını sizler için hazırladık.
Lotus Ayak

Lotus ayak geleneği, 8. yüzyıldan 20. başlarına dek süren bir Çin geleneğidir. Bir odalığın, imparatorun önünde ayaklarını ipek kumaşla bağlanmış şekilde dans etmesi ile başlayan gelenek, ayakların yapısı bozulmuş olan pek çok kadının ortaya çıkmasına sebep oldu.
O dönemde, normal ayaklı kadınlarla kimse evlenmek istemezdi. Taşralı olarak küçümsenilerdi. Lotus ayaklı kadınlar, ya topukları üzerinde yürür ya da erkeklerinin sırtına binerlerdi. Bu moda, ayak parmaklarındaki kan dolaşımını kestiğinden kangrene ve ölümcül enfeksiyonlara neden oluyordu. Bu hayati risk taşıyan durum onlar için iyiydi, çünkü ayak parmaklarından kurtulacakları anlamına geliyordu. İdeal olan; ayağın bacağın bir parçası olarak görünmesiydi.
Krinolin

19. yüzyılda ortaya çıkan “Crinoline”, kadınların asil eteklerinin altına giydikleri çemberli bir etekti. At kılından dokunmuş kumaş, tel veya çelikten yapılan bu aparatın amacı kalçayı büyük, beli ince göstermekti. O kadar ölümcüldü ki, insanların onu isteyerek giydikleri bir devri akıl almıyor.
Bu etek sert rüzgarlara dayanıksızdı. Bazı kadınların iskeleden savrularak, bellerinin etrafındaki çelik kafes nedeniyle suya düşünce boğuldukları biliniyor. At arabalarına takılır, sokakta sürüklenirlerdi. Şair Longfellow’un ikinci eşi krinolinliyken şamdanları devirerek yanmıştı. 1863 yılında bir kilisede çıkan yangında, 2000’den fazla insan krinolinli kadınlar kapıya sıkışınca kiliseden çıkamadıkları için hayatlarını kaybetti.
Korse

Kadınları daha ince göstermeyi amaçlayan korse, bacaklar ve kafa arasındaki kan dolaşımını kesiyordu. Bağcık akımıyla korsenin içinde düzgün nefes alamamak kaburga kemiklerinin kırılmasına (anestezi bulunmadığından), organların sıkıştırılmasyla ise iç kanamaya sebep olabiliyordu.
Kadın taklitleri yapan Joseph Hennella, 1912 yılında sahnedeyken, korsesinhin yaptığı baskıdan dolayı hayatını kaybetti. 1903 yılında bir kadının korsesinden çıkan iki çelik parçanın kalbine saplanmasıyla yaşamını yitirdiği de tarihe geçmiş.
Görsel: Wikimedia Commons / CC BY-SA 2.0 aracılığıyla Museu Valencià d’Etnologia
Fontange

Fontange, 17. ve 18. yüzyılın başlarında, kibar hanmların takmayı tercih ettikleri, dantel veya keten fırfırlarla süslenmiş bir tel çerçeveden oluşan uzun bir başlıktı. Öne doğru hafif bir açıyla giyilirdi. Görünüşte yarı açık bir yelpazeye benziyordu ve hatırı sayılır bir yüksekliğe ulaşabiliyordu. 17. yüzyılda gün geçtikçe başlıklar daha da büyüyerek ağırlaşmaya başladılar. Başka bir müdahale olmadıkça öldürmüyor, yanlızca sakatlayabiliyordu. Moda Fransa’dan İngiltere’ye ithal edildi ve adını Marie Angelique, Duchesse de Fontanges’tan aldı. Marie, Fransız sarayındaki bir nedimeydi.
Angelique de Fontanges, bir gün ata binerken başlığını kaybedince saçına hemen bir kurdele bağladı. Bu hareketten etkilenen Güneş Kralı XIV. Louis, Fontanges’ı düşes yaptı. Fransa’daki tüm kadınlar Fontanges kadar havalı olmak istedikleri için bu moda akımı başlamış oldu. Bu süslü “tutuşabilen” başlığıyla dolanaş Bayan von Ilten adlı bir kadının, başlığının bir şamdana fazla yaklaştığı için alev alması sonucu yandığı biliniyor.
Günümüzdeki korseler geçmişteki kadar tehlikeli değil fakat uzun süre giymek çokta iyi değildir diyw biliyorum. Çok ilginç akımlar hayretle okudum gerçekten